Gündemin Gölgesinde Kaybolan Sesler: Bilinmeyenin Öyküsü



Gündem. Her gün, her saat, hatta her dakika değişen, sürekli akan, bazen fırtına gibi kasıp kavuran, bazen de sızıntı gibi yavaşça sızan bir bilgi akışı. Televizyon ekranlarını, gazete manşetlerini, sosyal medya hesaplarımızı işgal eden, dikkatimizi çekmek için yarışan sayısız olay, gelişme ve tartışma. Ama bu gürültülü akışın arasında, sessizce kaybolan, gölgede kalan, belki de hiç duyulmayan ne kadar çok şey var?

Gündemin belirlediği çerçeve, çoğu zaman dar ve sınırlıdır. Önemli kabul edilen konular, belirli kriterlere göre seçilir ve öne çıkarılır. Bunlar genellikle acil, çarpıcı, tartışmalı veya kamuoyunu yakından ilgilendiren konulardır. Dolayısıyla, daha az dramatik, daha az ilgi çekici, daha uzun vadeli etkileri olan konular, bu yoğun gündem gürültüsünde kaybolup giderler. Örneğin, yavaş ama istikrarlı bir şekilde ilerleyen çevresel sorunlar, yıllarca gündemin arka planında kalabilir, ta ki felaket boyutlarına ulaşana kadar. O zamana kadar ise, sessizce ilerleyen yıkımın farkına varmak için çok geç olabilir.

Gündemin belirlediği çerçeve, sadece konuları değil, aynı zamanda bakış açılarımızı da şekillendirir. Belirli bir olaya ilişkin sunulan bilgiler, genellikle seçici ve yönlendiricidir. Farklı perspektifler ve alternatif görüşler, ya tamamen yok sayılır ya da kenara itilerek önemsizleştirilir. Bu durum, kamuoyunun olayları tam ve doğru bir şekilde anlamasını engeller ve taraflı, tek taraflı bir algı oluşmasına yol açar. Dolayısıyla, gündemin gölgesinde kalan, farklı perspektiflerden bakılarak değerlendirilmesi gereken birçok hikaye, anlatılmadan kalır.

Bu gündem baskısının etkisi, sadece bireyler üzerinde değil, aynı zamanda toplumun genel işleyişi üzerinde de belirgindir. Önemli olanı değil, ilgi çekici olanı öne çıkaran bir sistemde, uzun vadeli planlama ve stratejik düşünme geri plana düşer. Anlık çözümler, gerçek ve kalıcı çözümlerin önüne geçer. Örneğin, bir ülkenin ekonomik geleceğini etkileyecek yapısal sorunlar, daha acil ve daha görünür sorunlar nedeniyle sürekli olarak ertelenebilir.

Sosyal medyanın yükselişiyle birlikte gündemin belirlenmesi ve şekillendirilmesi daha da karmaşık bir hal almıştır. Algoritmaların ve kişiselleştirilmiş içeriklerin etkisiyle, bireyler yalnızca kendi ilgi alanlarına uygun olan bilgileri alırlar ve farklı bakış açılarına maruz kalma oranları azalır. Bu durum, bilgiye erişimin eşitsizliğini artırırken, aynı zamanda toplumsal kutuplaşmayı ve yanlış bilgilendirmeyi de teşvik eder. Gündem, böylece bireysel baloncuklara dönüşür ve gerçekliğin ortak bir algısı oluşturulması zorlaşır.

Sonuç olarak, gündem, toplumun aynası olmaktan çok, belirli bir kesimin, belirli bir bakış açısının yansımasıdır. Bu ayna, gerçeği olduğu gibi göstermek yerine, yalnızca seçilen kısımları yansıtır ve geri kalanını gizler. Bu nedenle, gündemin gölgesinde kalan sesleri duymak, farklı perspektifleri anlamak ve tam bir resmi görebilmek için, sürekli bir çaba ve eleştirel bir bakış açısı gerekmektedir. Gerçek gündem, yalnızca bize sunulanın ötesinde, gürültünün arasından dikkatle dinlediğimizde ortaya çıkar. Bilinmeyenin öykülerini dinlemeli, kaybolan sesleri araştırmalı, gündemin gölgesinde kalan gerçeklikleri ortaya çıkarmaya çalışmalıyız. Yoksa, hepimiz, gündemin belirlediği dar çerçeve içinde, eksik ve yanlış bir resme bakmaya mahkum kalırız.


Şöyle buyrun