Gündemin Gölgesindeki Gerçekler: Sessizliğin Çığlığı



Gündem. Her gün yüzlerce haber, milyonlarca paylaşım, sayısız tartışma… Sanki dünyanın tüm sorunları, bir televizyon ekranında, bir telefon ekranında, bir gazete sayfasında özetlenebiliyormuş gibi geliyor. Ancak gündem, bize sunulan parıltılı yüzeyinin altında, çoğunlukla görülmeyen, duyulmayan, ancak varlığıyla toplumun tümünü etkileyen gerçeklikleri gizler. Bu gerçeklikler, sessizliğin çığlığı gibidir; kısık bir fısıltıyla, ancak sürekli olarak yankılanırlar.

Gündemdeki olaylar, genellikle acil ve çarpıcı olanlardır. Siyasi krizler, ekonomik iniş çıkışlar, doğal afetler… Bunlar, haber bültenlerini ve sosyal medyayı doldurur, dikkatimizi çeker, tartışmalara yol açar. Ancak bu olayların ardında, daha yavaş, daha sinsi, ancak belki de daha tehlikeli bir gerçeklik yatmaktadır. Bu gerçeklik, gündemin gölgesinde kalır, genellikle görünmez kalmaya mahkûm edilir.

Örneğin, gündemde yer alan büyük ekonomik krizler, işsizliği, yoksulluğu ve eşitsizliği artırır. Bu durum, aileleri yıkar, toplumsal huzursuzluğu artırır ve gelecek nesillerin olanaklarını kısıtlar. Ancak bu sonuçların ayrıntılı analizi, genellikle gündemin acil konularına göre ikinci plana atılır. Krizin sebepleri, uzun vadeli etkileri ve çözüm önerileri yeterince derinlemesine incelenmez. Sadece yüzeysel bir tartışma yapılıp, hızlıca bir sonraki gündem maddesine geçilir.

Benzer şekilde, gündemdeki çevresel sorunlar, çoğunlukla doğal afetler veya kirlilik olayları şeklinde ele alınır. Ancak küresel ısınma, biyolojik çeşitliliğin azalması ve sürdürülebilirliğin eksikliği gibi uzun vadeli tehditler, genellikle yeterli ilgiyi görmez. Bu tehditler, yavaş bir şekilde ilerleyerek, sonunda geri döndürülemez sonuçlar doğurabilir. Ancak acil ve çarpıcı olaylar olmadığı için, gündemin arka planında kalırlar.

Sağlık alanında da benzer bir durum söz konusudur. Gündemde yer alan salgın hastalıklar ve sağlık krizleri, doğal olarak çok fazla ilgi çeker. Ancak kronik hastalıklar, ruh sağlığı sorunları ve sağlık eşitsizliği gibi daha yaygın ve sürekli problemler, genellikle yeterince ele alınmaz. Bu sorunlar, insanların yaşam kalitesini önemli ölçüde etkiler ve ekonomik yükleri de göz ardı edilemez. Ancak acil bir durum olmadıkları için, gündemin gölgesinde kalırlar.

Eğitim, toplumsal adalet, insan hakları… Bunlar da genellikle gündemin gölgesinde kalan önemli konulardır. Bu konulardaki yavaş ve istikrarlı gelişme veya gerileme, genellikle ani bir olaydan daha az ilgi çekicidir. Ancak bu alanlardaki eksiklikler, toplumun geleceğini tehdit eder ve uzun vadeli etkileri oldukça yıkıcı olabilir.

Gündem, aslında bir seçmedir. Bizim dikkatimizi çeken, algılarımızı şekillendiren ve tepkilerimizi yönlendiren bir seçmedir. Bu seçimi oluşturan faktörler karmaşıktır ve genellikle medyanın, politikacıların ve diğer güçlü aktörlerin etkisiyle şekillenir. Dolayısıyla, gündemde yer alan konular, her zaman toplumun gerçek önceliklerini yansıtmaz. Aksine, gündem, toplumun önceliklerini belirleyebilir ve yönlendirebilir.

Bu nedenle, gündemin ardındaki gerçekleri anlamak, eleştirel düşünme yeteneğimizi geliştirmek ve gündemin gölgesindeki sessiz çığlıklara kulak vermek son derece önemlidir. Sadece acil ve çarpıcı olaylara odaklanmak yerine, uzun vadeli etkileri olan, ancak gündemin gölgesinde kalan konuları da dikkate alarak, daha adil, daha sürdürülebilir ve daha sağlıklı bir toplum inşa edebiliriz. Sessizliğin çığlığını duymak ve ona cevap vermek, belki de gündemden daha önemlidir.


Şöyle buyrun